Автор
Referans
Опубликовано
22 июл. 2010 г.
Время чтения
5 минут(-а,-ы)
Скачать
Загрузить статью
Печать
Размер текста

Tekstil ve konfeksiyon sektörü giderek ithalatçı oluyor

Автор
Referans
Опубликовано
22 июл. 2010 г.

Rakamların tekstil ve konfeksiyon sektörü üzerindeki dili bu.
Güçlü Türk Lirası uğruna istikrarsız bir seyir gösteren kurlar; ihracatı çelmelerken ihracatçı, rekabet edebilmek için düşük kurların yarattığı cazibe ile ithalata mecbur bırakılırsa olacak budur.




1 Nisan tarihinde bu köşede yazdığım ‘Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe İhracat, İthalat Dengesi' başlıklı yazımda 2009 yılı ithalat ve ihracat verilerini yorumlayarak bu sektörün 2000 yılında genel ihracatımızdan yüzde 36,7 pay aldıklarından, bu payın 2005 yılında yüzde 25,8'e, 2009 yılında ise yüzde 19'a gerilediğinden söz ederken aynı dönemde ihracatları içindeki ithalat payının 2001 yılında yüzde 28,5 iken 2005 yılında yüzde 35,6'ya ve nihayet 2009 yılında yüzde 45 gibi hayli yüksek bir orana ulaştığından bahsetmiş, tekstil ve konfeksiyon sektörünün bir ihracatçı sektör mü yoksa bir ithalatçı sektör mü olduğunu sorgulamıştım.

Bu araştırmam o tarihte hayli ilgi görmüş birçok sitede yayınlanmış, çok sayıda okurum da görüşlerini benimle paylaşmışlardı. O yazımdan bu yana 4 ay, 2009'dan bu yana da 7 ay geçti. Geçen hafta 2010 yılı tekstil ve konfeksiyon sektörüne ait 5 aylık ihracat ve ithalat verilerine ulaştım. Sayfa sayfa, başlık başlık derinlere girince dehşete düştüm.

İhracatçılığı ile ünlü bir sektörün milli sanayi anlamında ciddi tehlikeler içinde olduğunu gördüm. Böyle giderse kısa sürede varlığını ve istihdam yaratan özelliğini de kaybedeceği endişesini yaşadım.

2009 ve 2010 yılı ilk 5 aylık veriler şöyle:
Tekstil grubu 2009 yılı ilk 5 ayında 2.013 milyar dolarlık ihracat yaparken bu yıl aynı dönemde 2.5 milyar dolarlık ihracat yapabilmiş. Artış oranı yüzde 24.
Aynı sektör geçen yıl ilk 5 ayda 1.9 milyar dolarlık ithalat yaparken bu yıl aynı dönemde 3.5 milyar dolarlık ithalat yapmış. Artış oranı yüzde 85.
Bir başka ifade ile bu yılki 5 aylık ithalatı, ihracatından 1 milyar dolar daha fazla.

Gelelim Konfeksiyon sektörüne,
Geçen yıl ilk 5 ayda 4.9 milyar dolarlık ihracat yapan bu sektör bu yıl aynı dönemde 5.6 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiş. Artış oranı yüzde 14.
2009 yılı ilk 5 ayında 99 milyon 850 bin adet nihai ürün olan konfeksiyon ürünü ithal edilirken bu yıl aynı dönemde 141 milyon 631 bin adet konfeksiyon ürünü ithalatı gerçekleştirilmiş ve bu ithalatlar için geçen yıl 761 milyon dolar, bu yıl 921 milyon dolar ödenmiş. Miktar olarak artış yüzde 42, dolar bazındaki artış ise yüzde 21.
Burada önemli bir noktayı belirtmeliyim.
Yukarıda tekstil bölümünde belirttiğim ithalat kalemlerinin büyük bir ağırlığı hazırgiyim ve konfeksiyon hammaddesi niteliğinde olduğundan bu aşamada tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü verilerinin tamamını iki sektör bütününde yorumlamak daha adil olacaktır.

Böyle bir hesap yaptığımızda ise ithalat/ihracat dengesinde şu sonuca varıyoruz:
2009 yılının ilk 5 ayında tekstil, hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü; toplam 828 bin ton elyaf, iplik, dokuma mensucat, örme kumaş ve nihai konfeksiyon ürünü ile 7.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmişler. Bu yıl ise aynı dönemde 926 bin ton aynı türden ürün ile toplam 8.6 milyar dolarlık ihracatları var. Geçen yılın ilk 5 ayına göre bu yıl aynı dönemde miktarda yüzde 12, dövizde yüzde 17.6'lık ihracat artışı söz konusu.
İhracat hareketleri böyle de, ithalat hareketleri nasıl acaba?
2009 yılının ilk 5 ayındaki elyaf, iplik, dokuma mensucat, örme kumaş ve nihai ürün konfeksiyon ithalatı toplamda 699 bin ton ve ödenen döviz 2 milyar 762 milyon dolar. Bu yıl aynı dönemde aynı mal grubu ithalatı 1 milyon 212 bin ton ve ödeme 4.6 milyar dolar.

Miktar olarak yüzde 74, döviz olarak ise yüzde 65 artış var.
Görüldüğü gibi ithalattaki artış ihracattaki artışın çok çok üzerinde.

Şimdi gelelim son 10 yılın muhasebesine,
Bu iki sektör 2000 yılında genel ihracatımızdan yüzde 36,4 pay alırlarken 2005 yılında bu payları yüzde 25,8 olmuş, 2009 yılında yüzde 19'a gerilemiş ve 2010 yılının ilk 5 ayında ise yüzde 17'ye düşmüş. Aynı dönemde bu iki sektörün ihracatlarındaki ithalat payları ise 2001 yılında yüzde 28,5 iken 2005 yılında yüzde 35,6'ya çıkmış. Bu çıkış, 2009 yılında yüzde 45'e ulaşmış ve nihayet 2010 yılının ilk 5 ayında yüzde 53 olmuş.

Bir başka ifade ile tekstil ve konfeksiyon sektörünün genel ihracattaki payı 10 yılda yüzde 36,4'ten yüzde 17'ye gerilerken sektörün ihraç ürünlerindeki ithalat payı yüzde 28,5'ten yüzde 53 gibi hayli yüksek oranlı bir orana ulaşmış. Üstelik bu çarpık tablo, tüm korumacılık tedbirlerine rağmen gerçekleşmiş.
İşte yazımın başında beni dehşete düşüren, bu gidişattır.


Rakamların tekstil ve konfeksiyon sektörü üzerindeki dili bu.
Güçlü Türk Lirası uğruna istikrarsız bir seyir gösteren kurlar; ihracatı çelmelerken ihracatçı, rekabet edebilmek için düşük kurların yarattığı cazibe ile ithalata mecbur bırakılırsa olacak budur.

İthalatsız ihracat olmaz. Bu bir gerçek, asla tartışmıyorum.
Bu bir gerçek ama o da bir yere kadar. Son 10 yıldaki ihracat ve ihracattaki ithalat paylarını tekrar tekrar okuduğunuzda, bu yıl sadece 5 ayda 141 milyon adet nihai ürün niteliğinde konfeksiyon ürünü ithal edildiğini ve ülkemizde yaşayan her ferde 2 adet konfeksiyon ürünü düştüğünü fark ettiğinizde ihracattaki ithalat payının yüzde 53 gibi hayli yüksek olduğu bir ortamda Avrupa'nın birinci, dünyanın üçüncü gücü olan tekstil ve konfeksiyon sanayisini oluşturan milli sanayinin nasıl ayakta kalabileceğini hesap edin.

Sektör yetkilileri olsun, işletme sahipleri olsun, çalışanlar, çalıştıranlar olsun ve bu ülkeyi yöneten siyasiler olsun bu sektörün nasıl ayakta kalacağının hesabını acilen yapmak zorundadırlar.


Şevket Sürek